Baha Sadık Akıner

Baha Sadık Akıner

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”


“Henüz gerçekleşmemiş her fikir, bir ütopyayı andırıyor işin tuhafı; “Zaten var olanın dışında hiçbir şey mümkün değildir” diye düşünecek olsaydı, hiçbir şey yapamazdı insanlık.” der Fransız yazar Simon de Beauvoir…

Var olanın dışına çıkmak, var olanın dışına çıkarak topluma, yaşama fayda sağlamak; görenek dayatmalarına karşı ancak devrimci fikirlerini eyleme geçirebilecek cesur yüreklerin işidir. Aynı İsmail Hakkı Tonguç gibi…

“Demokrasinin iki çeşidi vardır.” der İsmail Hakkı Tonguç. Ekler ardından: Biri zor ve gerçek olan, öbürü de kolayı, oyun olanı. Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklik ister. Bu zor ama gerçek demokrasidir. İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz de demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha...

Çok şeyler gördük, görmeye devam ediyoruz İsmail Hakkı Tonguç…

*****

O’na göre insan;
*Tabiatı ve mukadderatı yenebilen,
*Hayata imkânlar yaratabilen,
*Cemiyete lüzumlu, kendi kendini idareye muktedir, hayata muvaffakiyetle tutunabilecek,
*Yaşayış, dil, hayat telakkisi ve zihniyet bakımlarından köylüden ve halktan kopmamış,
*Ne ezen ne de ezilen,
*Ne sömüren ne de sömürülen bir birey olmalıdır.

Yine İsmail Hakkı Tonguç’a göre işte Cumhuriyet budur. Cumhuriyet, bu trajediye asla meydan vermeyen bir hükümet şekli olduğu için mukaddestir. Cumhuriyeti koruyacak nesillerin buna yürekten inanmaları gerekir.

Devrim ve devrimler… En uygun koşulları bularak, özünü yitirmeden yeni insan tipleri yaratmak sadece devrimlerin yapabileceği bir iştir. Fikirde, akılda, zihinlerde, eylemde; hep ve daima yılmadan, yıkılmadan cesaretle…

*****

Tarihi bilinmez ya, biz 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 no.lu yasa ile kanunlaşan, kurucusu olduğu Köy Enstitülerinin tarihini doğum günü sayıp; 17 Nisan 1893 diyelim…

Bulgaristan'ın Silistre iline bağlı Totrakan ilçesinin bugünkü adı Sokol olan Tatar Atmaca Köyü’nde dünyaya gelir. Kırım göçmenlerinden Hacı Velioğlu İdris’den olur da, Dobrucalı bir Türk olan Vesile Hanım'dan doğar İsmail Hakkı... 

Biri kız olmak üzere 8 kardeşin en büyüğü olan İsmail Hakkı, 1934 yılında çıkarılan Soyadı Yasası ile “Tonguç” soyadını alır.

23 Haziran 1960’ta, 67 yaşında iken Ankara’da sona eren hayatı, çalışmayla, azimle, devrim niteliğindeki fikirlerini eyleme geçirerek mücadelelerle geçen İsmail Hakkı Tonguç’u; özellikle genç kuşaklar, kurucusu olduğu Köy Enstitüleri nedeniyle tanır. Bu aslında sınırlı bir tanımadır. İsmail Hakkı Tonguç anma yazım da üzerinize afiyet bu maksatlıdır…

*****

Tonguç, bana göre Köy Enstitüleri’nin ışıltısıyla sanki biraz karanlıkta kalmış gibidir. “Çoğu insanın Tonguç hakkındaki bilgisi, O’nun Köy Enstitüleri’nin mimarı olduğu bilgisinden öteye geçmez.” dedim ya, oysa İsmail Hakkı Tonguç’un eğitim ile ilgili kafasında kurduğu ve eyleme geçirdiği devrimci hayâli; tamamlan(a)mamış bir proje olan Köy Enstitüleri ile sınırlandırılamayacak kadar geniştir ve bugün eğitimde yaşananlara dair cevaplar da içeren bir gelecek perspektifine sahiptir. 

Adına “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” denilen eğitim programının amacının 'sadeleştirme' düşünülerek geliştirildiği ifade edildiği halde, 'sadeleştirmekten' kastın bilimsel olmaktan uzaklaşmak, laiklik kavramdan tamamen arınmak, birlik ve eşitlik ilkesinden vazgeçerek bilim, kültür, sanat ve felsefe derslerinin yerine din ağırlıklı içerikler düzenlemek ve bilimsellik yerine dogmatik niteliklere ağırlık verilmek olduğu açıkça görülmektedir. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın asıl görevi; demokrasi bilincine sahip insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan laik bireyler yetiştirecek düzenlemeleri yapmakken; hayata geçirilen yeni model dini ve milli ögelere vurgu yaparken ATATÜRK, laiklik ve Cumhuriyet gibi milli değerlere yer vermemektedir. 

Eğitim programı demek, ülkenin geleceği demektir dostlar. Türk toplumunu geleceğe taşımanın, ilerlemenin ve güçlü bir ülke olarak ayakta kalmanın yolu; Anayasa'ya uygun olarak laik ve demokratik bireyler yetiştirmektir. Din konulu derslerin felsefe derslerine göre yaklaşık 10 kat fazla olması, matematik derslerinin azaltılması, tarih ders programlarında Mustafa Kemal ATATÜRK ve devrimlerine, düşünce yapısına ve ülkemizi geleceğe taşıyacak olan değerlere yer verilmemesi ve özellikle laiklik, eşitlik, demokratiklik gibi kavramlardan tamamen uzaklaşılması; ülkemiz adına çok tehlikelidir.

*****

İsmail Hakkı Tonguç’un yazısıyla bitirelim:

“Talim ve terbiye, sanat ve ilim işi, bütünüyle eğitim ve öğretim yani; birçok cemiyetlerde sadece mektebin başarabileceği bir iştir. Bu sadece bir istek ve arzu meselesi değildir. Bu işte istemek kadar bilmek, yapabilmek ve eyleme geçirmek de mühimdir. Talim ve terbiye meselelerini; günün geçici taleplerine, göreneğe, taklitçiliğe feda etmemek; eğitime yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir.”

Ruhun şad olsun İsmail Hakkı Tonguç. Saygı ve minnetle…
 




ARŞİV YAZILAR