Baha Sadık Akıner

Baha Sadık Akıner

EN UZUN GECEDEN SABAHA…


21 Aralık tarihlerden, Kış Gündönümü ya…

Nice akreple yelkovan buluşmalarında, şiddetle koştu yine zaman; zaman bu zaman, an bu an. Babam doğdu bugün, benim babam...

Siz dostlar!
En uzun gece dersiniz, bir Kuzey Yarım Küreli olarak. Ben, babam, derim. Babam doğdu bugün, bilir misiniz?

Bu kadar zor koşullarda, dolarla, ekonomiyle haşır neşirken bugünlerde; “Kış Ekinoksu” filan dersiniz! Geceler uzun, bitmez! Şu olacak, bu olacak dersiniz; üstüne bilmem belki efsaneleri eklersiniz.

Ben, babamın, Terzi Tanju Akıner'in evladı olarak: Yine, babam, derim. Babama sevgimi anlatmaya cümleler yetmez, kelimeler kifayetsiz kalır, derim.

10 gün kaldı derseniz ki; yeni yıla, milenyumun üzerine çeyrek yüzyıl eklemeye, 2025’e, yılın başına: Haklısınız... Ekonomiksel çöküşle yılın artığını yaşamaktayız. Her şeye zam, zam, zam. Bir bilinmeze doğru koşmaktayız. 

Ben, başını-sonunu bilmem, Allah babamı başımdan-başımızdan eksik etmesin, derim.

Derseniz ki: Bu kadar düşürmüyorsun dilinden! Baban kim? Babam benim damlasından olduğum can'ım, kanı-kanım, sırtımı dayadığım çınarım… Terzi Sadık'tan olma, Fatma Nazlı'dan, 1940 yılının, 21 Aralık'ında doğma Terzi Tanju’dur derim.

“Benim babam... Var ya benim babam, gerçek bir baba, çok iyi bir babadır” diye de eklerim.

“Yemez yedirir, giymez giydirir” derim. Çocukları için yok olanı var eder. Sırtımı her an dayadığım, güvendiğim; kocaaaaaaa, yıkılmaz yapıdır derim.

Derseniz ki; çok konuştun, bizim babamız yok mu? Önce az bile konuştum, O’nu anlatmaya kelimeler kifayetsiz derim. Sonra da varsa eğer yaşıyorsa, gidin elini öpün ananızın-babanızın, helâllik isteyin. Yoksa da, yukarılarda bir yerlerdeyse de, geçici bu ayrılık; sonsuzlukta kavuşana dek, ya ruhuna bir hayır duası edin ya da çok sevdiği bir şeyi yaparak O'nu güzel anın derim.

Hem bilir misiniz?
Ben babamdan öğrendim;
Her cana, 
Canlıya, 
Gülümseyerek selâm vermeyi...

Sabahsa "Günaydın",
Akşamsa "İyi akşamlar" demeyi...

Ama illa ki, gönlünce!
Gönlünün derinliklerinden geldiğince...

Çalışana "Hayırlı işler",
Ağır iş yapana "Allah kuvvet versin" demeyi...

Dedim ya; 
İlla ki, yüreğince!
Yüreğinin güzelliğini verebildiğince...

Önemsemeyi öğrendim ben babamdan;
Canı,
Canlıyı,
Hayvanı,
İnsanı,
Şerefsizi harici,
Karşındakini,
Ötede beridekini,
Toplumların ötekileştirdiklerini,
İtip kaktıklarını,
Önemsemediklerini,
Herkesi efenim, herkesi önemsemeyi...

"Nasılsın?" demeyi de öğrendim.
"Nasılsın?" diye sorduktan sonra dinlemeyi de...

İyiyse, 
"Memnun oldum" demeyi.
Memnun olduğumu hissettirmeyi...

Dertliyse, 
Elimden geldiğince çözüm üretmeyi.
Yüreğimden geldiğince derdini çözmeyi...

Hem ben; 
İhtiyacı olana "İhtiyaç" olmayı,
El vermeyi de,
Babamdan öğrendim...

Evden çıkınca sağ ayağını atıp,
"Bismillahirrahmanirrahim..." ile başlayıp,
Sevdiklerinin alayını karıştırıp,
Sabah sabah
Hepsine dua etmeyi,
Onu da efenim,
Onu da babamdan öğrendim...

Hem o sağ ayakla çıkarken;
"Allaha ısmarladık..." demeyi anama,
Hayat arkadaşına!
Hepsini babamdan öğrendim...

Bu hayatta,
Daha aklıma gelmeyen birçok şeyi,
Birçok şeyin...
Bilmem ama
Varsa eğer
Birçok güzel şeyimin,
Hepsinin babamdır sahibi...

Babam!
Bize en büyük mirasın,
Bıraktığın onurlu yaşamın.
İyi ki varsın, iyi ki babamsın…
 




ARŞİV YAZILAR