Baha Sadık Akıner

Baha Sadık Akıner

AHMET TANER KIŞLALI...


10 Temmuz 1939’da, Tokat’ta doğdu. Tam 60 yaşına geldiğinde katledileceğini bil(e)meden. 60 yıl boyunca üretti hep, yanlışa yanlış dedi, yaşam ve toplum için, insan için; çalıştı, çabaladı…

Ölmedi, yaşıyor; yüreğimizde, fikirlerimizde, bitip tükenmek bilmeyen aydınlık Türkiye hayâlimizde.

Gazeteci öncelikle, Türk siyaset bilimci, siyasetçi, eski Kültür Bakanı, yazar ve öğretim üyesi…

Ahmet Taner Kışlalı, 85 yaşında…

*****

Türkiye'nin karanlık yüzünde yitip giden faili meçhul listesi kabarık dostlar.

Kan isteyenlerin, can isteyen hainlerin, maşalarıyla sürdürdüğü kirli operasyonlarda nice değerlerimiz yitip gitti. Günümüzde hâlâ açıklığa kavuşturulmamış; ‘faili malûm’ olanlarla birlikte, faili meçhul kalmış cinayetlerin sayısı binlerle ifade ediliyor.

Evet, Ahmet Taner Kışlalı bugünkü konuğumuz…

Dedim ya: Gazeteciliğinin yanında, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde ders veren bir akademisyendi de. Bakın öğrencileri kendisini nasıl anlatıyor:

"Bilgi birikimi, karakteri, kalitesi ve hayata karşı duruşu karşısında saygı duyulacak bir değerdi. Bunu tüm hücrelerinizle hissediyordunuz. Tüm derslerine yarım saat önceden gelir, sınıfta beklerdi. Demokrat bir insandı... 

Döneminde benim diyen diğer sözde hocaların dahi söz vermeye çekindiği öğrencilere, hiç istifini bozmadan söz veren ve yine aynı vakur edayla söylediklerini bilimsel verilerle çürütüp patırtısız gürültüsüz dersine, genç dimağları ışığa boğmaya devam eden harikulade eğitimci... 

Yeni nesillerin apolitikleştirilmesine engel olabilmek için, her hafta üç saatlik dersinin bir saatini güncel konulara ayırıp, o çok sevdiği öğrencilerinin düşünmesini ve konuşmasını sağlayan ileri görüşlü toplumcu insan...”

*****

TRT İzmir Radyosu'nda ‘Yayın Şefi’ olarak çalışıyorum ama Hatay İl Radyosu, Ankara Radyosu ve Ankara Televizyonu arasında geçici görevlerde mekik dokuyorum.

Yoğun ve olabildiğince verimli yıllar… 

Sıra TRT Ankara Televizyonu'nda...

Bir gün önce akşam çalıştığımdan, nöbet iznimdeyim normalde. Bir meslektaşımın rahatsızlığından nöbetini aldım.

Tarih 21 Ekim 1999, Perşembe... Sabah saatleri... Ankara’nın en güzel zamanları aslında… Ama hava kurşun gibi ağır… Bir şey olacak, belli… Haberci arkadaşlarımdan duydum ilk...

*****

Saat: 09.33

Ahmet Taner Kışlalı; her zaman olduğu gibi yazısını bitirip, Cumhuriyet gazetesine faksladı. Yazısının başlığı "Kınıyorum" idi...

Tuğgeneral Prof. Yalçın Işımer'in, ulus, din ve dil bağlantısı üzerine kurduğu ve dili çok önemseyen, Tanrı'ya inanan, Kemâlist bir düşünürün, Ahmet Taner Kışlalı'ya göre büyük bir birikimini yansıttığını düşündüğü o konuşmasına bazı dinci çevrelerin yoğun tepkisi üzerine kaleme aldığı bir yazıydı.

*****

Saat: 09.40

Yazısını fakslar fakslamaz, biri bebek olmak üzere 3 kızını ve kızlarının annesi eşini daha fazla üşütmemek için Çayyolu - Engürü Sitesi'ndeki evinden çıkıp, hızlıca arabasına indi.

Onları bırakıp, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki dersine yetişecekti. Aracının üstünde silecek ile kaput arasına konulmuş, poşete sarılı bir paket fark etti. Paketi sol eliyle alıp, sağ eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi.

Oracıkta sol kolu koptu...

Çocuklarının ve eşinin gözü önünde meydana gelen olay sonrasında, eşi Nilüfer'in bağırışlarına kimse aldırış bile etmedi.
Hâlbuki hemen yanlarında bir polis gözlem noktası ve polisler vardı. Vakit geçirmeden, hızlıca site bekçisi tarafından hastaneye götürüldüyse de, kurtarılamadı Ahmet Taner Kışlalı...

*****

Her zamanki yaptıklarını yaptılar; korkaklar, arsızlar… Susturamadıkları bir 'Cesur yürek' için, bir kere daha düğmeye basılmıştı.

Adı, ‘faili meçhuller’ listesindeki onlarca aydının arasında yerini aldı.

Faili meçhul cinayetler, Türkiye’nin yakın tarihine uygulanan karartmanın kanlı bir yönünü oluşturuyor bana göre. Zaman zaman derin devletle birlikte; uluslararası terör örgütlerinin ya da küresel güç odaklarının devreye girmesi ile gerçekleştirilen faili meçhul cinayetler, toplumu bölmek ya da aydınlık yüzleri yok etmek için plânlanıp uygulandı.

Ne anlatsak az! Yazılacak çok var daha... Biz bir başka öğrencisinin Ahmet Taner Kışlalı hocası hakkında söylediklerine bakalım müsaadenizle:

"Medeni tartışma ortamını ilk kez O'nun derslerinde yaşadık. O'nun dersinde her görüşün ifade edilmeye hakkı vardı. Her ifadeye karşı çıkılma hakkı olduğu gibi... Önce söz alınır, sonra kalkıp adam gibi konuşulurdu. Sokakta kavga edenler, O'nun dersinde uzlaşmasa bile birbirini anlamaya gayret ederdi. Yerinde müdahaleleri; yalnızca konuyu açmaya, ara sıra da bilgi vermeye yönelikti. Sakin ve ılımlı üslubu ile her düşüncenin saygıdeğer olduğunu O'ndan öğrendik. Nur içinde yat hocam..."

Nur içinde yat Ahmet Taner Kışlalı... Çok kıymetli meslek büyüğüm... 

Gösterdiğin yolu, tuttuğun ışığı; biz de bizden sonraki kuşaklara aktarmaya devam edeceğiz.

Minnet ve saygıyla...
 




ARŞİV YAZILAR