TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan 2025 Yılı Bütçe Görüşmeleri kapsamında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Nükleer Düzenleme Kurumu bütçeleri üzerine söz alan CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu enerji piyasasını düzenlemekten çok, şirketleri kollamak için çalışmaktadır” dedi.
CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Türkiye Büyük Milet Meclisi’nde görüşülen 2025 yılı bütçe görüşmeleri çerçevesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Nükleer Düzenleme Kurumu üzerine söz aldı. Bu 2 kurumun yalnızca enerji piyasalarının düzenlenmesinden değil, aynı zamanda vatandaşına uygun ve güvenli enerji sağlamaktan da sorumlu olduğuna dikkat çeken Kış, “Ancak AKP iktidarının enerji politikaları ülkeyi enerji yoksulluğuna mahkûm etmiş ve de dışa bağımlılığımızı artırmıştır. Değerli milletvekilleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu enerji piyasasını düzenlemekten çok, şirketleri kollamak için çalışmaktadır. Sayıştay raporlarına baktığımızda EPDK elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı gibi kritik sektörlere kestiği milyarlarca liralık cezanın yüzde 90'ını tahsil edemediğini söylüyor. Bu rakam, EPDK'nin 10 yıllık kazancına denk geliyor. Kesilen cezalar zaman aşımına uğramak üzereyken bile bir çözüm üretememiş ve tahsil edilememiştir çünkü EPDK vatandaşın hakkını savunmak yerine şirketlerin avukatlığını yapmaktadır” ifadelerini kullandı.
“AKKUYU’DA DENETİM YAPILMIYOR”
Elektrik dağıtım şirketlerinin kendi alt şirketlerine yüksek fiyatlarla yatırım ihaleleri verdiği, böylece aradaki kârı cebine indirdiği öne süren Kış, “Elektrik faturalarındaki fahiş artışların bir nedeni de yapılan bu oyundur. Peki, EPDK ne yaptı bu durumda? Koca bir hiç. Değerli milletvekilleri, Nükleer Düzenleme Kurumu, nükleer santral projelerini denetlemekle ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür ancak bugüne kadar Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin zemin sorunlarından çevresel risklerine kadar hiçbir konuda etkin bir denetim ortaya koyamamıştır. Ne yazık ki, bu Kurum halkın değil, bu projelerden kazanç sağlayan şirketlerin menfaatini gözetmektedir. Akdeniz'in incisi Mersin'imizin bağrına inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali enerji bağımsızlığı değil, Rusya'ya bağımlılık yaratmaktadır. Dünyada hiçbir ülkenin kabul etmediği yap-işlet-sahip ol modeliyle bu santral tam altmış yıl boyunca Rusya'nın kontrolünde olacaktır yani Türkiye kendi topraklarında üretilen enerjide bile Rusya'ya muhtaç hâle getirilmiştir. Bu bir enerji politikası değil bağımlılık sözleşmesidir. Bu yıl Sayıştay raporlarında Akkuyu'yla ilgili detaylara yer verilmedi ancak geçmişteki bulguları biliyoruz; santral zeminindeki sorunlar, çevresel tahribat riski ve alım garantileriyle Türkiye'yi yıllarca sürecek bir ekonomik yük altına sokması. Akkuyu Nükleer Güç Santrali dünyanın nükleer enerjiyle üretilen en pahalı elektriğini satacak bizlere; dünyada bundan daha pahalı elektrik yok. İktidarın imzaladığı bu garanti anlaşması, halkın sırtına yıllarca sürecek bir yük bindiriyor ve Rosatom'a âdeta bir servet vadediyor” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, VATANDAŞINA PAHALI SATAN BİR ÜLKE”
AK Parti iktidarının, Türkiye'yi, kendi vatandaşına pahalı elektrik satan bir ülke hâline getirdiğini ileri süren CHP’li Kış, “Bu kadar ağır bir maliyeti savunmanın adı "beceriksizlik" değilse bu bir ihanettir. Değerli milletvekilleri, Rosatom'un santral üzerindeki yüzde 99,2'lik payı ve olağanüstü Genel Kurul kararlarıyla hisselerini istediği gibi satabilme hakkını kendi kendisine tanımış olması, Türkiye'nin topraklarında bir egemenlik kaybı yaratmıştır. EPDK'nin bile hisse değişimlerinden yalnızca altı ay sonra haberdar olacağı bu düzenleme ülkemiz için asla kabul edilemez. Akkuyu'nun ardından, Sinop ve Trakya'da da yeni nükleer santral girişimlerinin planladığını da bilmekteyiz. Akkuyu'daki sorunlar henüz ortadayken bu projelerin de aynı bağımlılık tuzağına düşeceği açıktır. Üstelik, bu projeler yenilenebilir enerji potansiyelimizi değerlendirmemize engel olacaktır. Türkiye'nin güneş ve rüzgâr enerjisindeki büyük potansiyeli, merkezî Hükûmet tarafından bilerek engellenmekte ya da desteklenmemektedir. Sayın Bakan, Mersin güneş enerjisi yatırımları için ideal bir lokasyon ancak bu projeler ne yazık ki sizler tarafından bir destek görmemektedir. Elektrik faturalarındaki fahiş artışlar sadece enerji maliyetlerinden değil dağıtım bedellerine yapılan zamlarla da ilişkilidir. Ancak AKP iktidarı vatandaşa ucuz elektrik vermek yerine dağıtım şirketlerinin kasasını doldurmakla meşgul. Sonuç olarak AK PARTİ iktidarı enerji politikasını halkın değil şirketlerin çıkarına göre yürütmektedir. Elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar milyonlarca vatandaşımızı faturalarını ödeyemez hâle getirmiştir. Bu düzenin değişmesi artık şart olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Enerji halkındır. Türkiye'nin enerji politikasını bağımsız, şeffaf ve sürdürülebilir bir temele oturtacağız. İktidara geldiğimizde güvenilir, ucuz ve çevre dostu enerji politikalarıyla halkımızın refahını artıracağız” dedi.