Baha Sadık Akıner

Baha Sadık Akıner

Mersin’imizin kurtuluşunun 103. yılı kutlu olsun.


Mustafa Kemal'in Mersin'e ilk ziyareti Cumhuriyet'ten öncedir. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan hemen 6 gün sonrasında yani 5 Kasım 1918'de Mersin'i ziyaret eden Mustafa Kemal, bu ziyaretinde 23. Tümen Komutanı Alb. Bahittin Bey'in misafiri olmuştur. Geceyi Karamancıların evinde geçiren Mustafa Kemal, Silifke sınırları ve Toros eteklerinde karakolların arttırılmasını ve dağ köylerine depolardaki yeni silah ve cephanelerden bol miktarda dağıtılmasını tavsiye etmiştir.

Görselde de kullandığım ve Mersin'in asıl sorununun bu olduğuna inandığım "Mersinliler, Mersin'e sahip çıkınız!" diye çokça bilinen ama Araştırmacı - Yazar çok kıymetli büyüğüm, ustam Nihat Taner ağabeyimin ifadesiyle "Mersinliler, Mersin'in hakiki sahibi olunuz!" sözlerini, 17 Mart 1923'te eşi Latife Hanım ile birlikte Mersin'e ikinci ziyaretinde söylemiştir Başkomutanımız Mustafa Kemal... 

Ne muhteşem bir tespit, ne derin bir ifade... 

Peki dostlar, önce 27 Aralık 1921’de Fransızların Tarsus’tan çekilmelerine ve dolayısıyla Tarsus’un kurtuluşuna, hemen 1 hafta sonrasındaki 3 Ocak 1922’ye Mersin’in kurtuluşuna nasıl gelindi?

*****

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası Mersin, İngiltere ve Fransa tarafından işgal edildi. Mersin’in iki ülke tarafından işgal edilmesinden yaklaşık bir yıl sonrasında Mersin ve çevresinin askeri ve idari yönetimi, 1919 sonlarında, işgalci iki ülkenin “Suriye İtilafnâmesi” adlı anlaşmaları gereği Fransa’ya bırakıldı. Vatan topraklarımızda işgalciler pazarlık yapıyordu. Ama atladıkları bir durum vardı, henüz fark edemedikleri bir kişi: Mustafa Kemal…

Mersin, demiryolu bağlantısı olan bir liman kenti. Verimli toprakları ve değerli madenleri ile Çukurova’nın gözdesi…

Fransa, hem ekonomik hem de politik nedenlerle Mersin ve çevresini işgal etmişti. Yine aynı politik çıkarları gereği, bölgede kendine bağlı bir Ermenistan kurulması doğrultusunda çalışmalar yürütüyordu. Dolayısıyla iktisadi ve politik hedefleri uyarınca Fransız yönetimi, işgalin ilk günlerinden itibaren kentin askeri ve idari yönetimine müdahalede bulundular; Türk toplumunu ayrıştırmaya dayalı planlarını uygulamaya koydular.

Yaklaşık 3 yıl 2 ay sürdü bu işgal...

*****

Mersin ve yöresinin işgal edileceği söylentileri duyulduğu andan itibaren, yöre halkı protestolarla tepkisini dile getirmeye çalışmış, işgali takiben de subay ve emekli subaylar, yedek subaylar, her rütbeden erler, çiftçi-köylü, esnaf ve halkın her kesiminden insanlar, işgale karşı Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri kurmuş, “Kuvayı Milliye” adı verilen milis müfrezeleri oluşturmuşlardı. 

Büyük önder Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkması ve sonrasında gerçekleştirilen Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi’ni takiben; Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri, Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi. 

*****

"Kükremiş sel gibiyim, 
Bendimi çiğner, aşarım. 
Yırtarım dağları, 
Enginlere sığmam, taşarım..."

Bir millet bu işgali reddediyor, bin yıllardan beridir yaptığı gibi özgürlük için, vatan için ayağa kalkıyordu. Dedim ya: Fransızları hesap edemediği bir kişi vardı: Mustafa Kemal…

İşgal altında olsun olmasın her yerde işgalcilere karşı Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulması, bunların birer karar defteri tutmaları ve birer milli müfreze oluşturmaları yönünde karar alınmıştı. 

Ayrıca Kasım 1919 Sivas Komutanlar Toplantısı ve Aralık 1919 Kayseri Komutanlar Toplantısı sonrasında yöreye Kuvayı Milliye Cephe Komutanları atanmıştı. 

Mustafa Kemal’in emriyle Mersin Batı Cephesi Kuvayı Milliye Komutanlığı’na atanan Yüzbaşı Emin Arslan (Resa), Konya’dan Mut İlçesi’ne gelerek; Mut’ta Maa Ermenek Dördüncü Umum İçel Mıntıkası Kuvayı Milliye Kumandanı Binbaşı Mehmet Emin (Mengenli) ile birlikte ilçe, belde ve köylerde Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmasına, milli müfrezeler oluşturulmasına destek verdi. 

O Kuvayı Milliye, 1920 yılı bahar aylarında Silifke ve Erdemli üzerinden, Mersin yönünde ilerleyerek Fransız karakollarını ele geçirdi. Yörede Kuvayı Milliye ile Fransızlar arasındaki çatışmalarda yenilgiye uğrayan Fransızlar, Mersin ve Tarsus merkezlerinden çıkamaz hale getirilmişti.

Yine, yeniden, bin yıllardır olduğu gibi bir başkaldırı, bir diriliş başlamıştı. 

Yörede tutunamayacaklarını anlayan Fransızlar, önce Mayıs 1920 sonlarında Geçici Mütareke istediler ki, bu istekleri kabul edildi. Bir ay sonra da bu mütarekeyi bozarak, yine “Savaş” dediler.

Unuttukları, hesap edemedikleri bir millet vardı: Türkler…

*****

Bir süre daha bu savaşı sürdüren Fransızlar, bu kez de başarı kazanamayınca yeniden anlaşmak istediler. 20 Ekim 1921’de Ankara Hükümeti ile Ankara Antlaşması’nı imzalayarak; maşa olarak kullandıkları Ermenilerle birlikte önce 7 Aralık 1921’de Kilis’ten, 24 Aralık 1921’de Osmaniye’den, 27 Aralık 1921’de Tarsus’tan ve 3 Ocak 1922’de Mersin’den çekildiler.

Unutmayalım, unutturmayalım! Fransızların, Türk Milli Kuvvetlerine karşı giriştiği “İkinci Su Bendi Savaşı” öncesinde, harekâta geçecekleri haberini göndererek, Milli Kuvvetlerin Fransızları yenmesini sağlayan, Mersin Fransız İşgal Komutanı tarafından birçok kez yazılı emir geldiği halde, Ermenilerin bayrak asma konusundaki yoğun ısrar, baskı ve tehditlerine rağmen isteklerine karşı çıkan, Ermeni bayraklarının Mersin’e asılmasını önleyen Fransız İşgal Dönemi Mersin Belediye Başkanı Ahmet Hallaç’a;

“Bağımsızlık benim karakterimdir.” diyerek direnen Türk milletine; 

Kanlarıyla bu vatanı sulayan ve teslim olmayan tüm Atalarımıza;

Ezeli ve ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’e saygıyla…

Kurtuluşunun 103. yıl dönümü kutlu olsun Mersin…
 




ARŞİV YAZILAR