"Tarih: 21 Kasım 1938, Pazartesi, hafif sisli ve çisentili bir Ankara sabahı..."
Böyle başlıyor merhum Şinasi Develi, sonrasında İçel Sanat Kulübü dergilerindeki 72 yazısını derlediğim üçüncü kitabım olan "Şinasi Develi'nin Kaleminden Bize Kalan Anılar" kitabımda da yer alan, İçel Sanat Kulübü dergisinin 1996 yılının Kasım ayındaki 53. sayısının 11. sayfasındaki yazısına...
Tarihe tanıklık ediyor da, ekliyor ardından:
"ATATÜRK bugün Etnografya Müzesi binasında belirlenen yerde toprağa verilecek. Cenazenin geçeceği yerlerden töreni en iyi izleyebileceğim bir yer seçmek için erkenden evden çıktım.
Şimdiki Opera binası, o tarihte Ankara Sergi Evi binasıydı. Binanın bahçesinde, tam köşe başında bir yer buldum. İstasyona giden caddenin bir kısmı ile Halkevi ve Etnografya Müze binasının bulunduğu çevreyi rahatlıkla görebiliyordum.
ATATÜRK' ün cenazesi, bir gün önce İstanbul'dan Ankara'ya getirilip Büyük Millet Meclisi'nin o tarihteki binasının önünde hazırlanan katafalka konulmuştu. Bu acayip kelimeyi o zaman ilk defa duyuyorduk.
Katafalkta tabutun arkasında kocaman bir Türk bayrağı, iki yanda altı meşale ve elinde kılıçlarla yüksek rütbeli subaylar...
Altı meşale;
Cumhuriyetçilik,
Halkçılık,
Milliyetçilik,
Devletçilik,
Laiklik
ve İnkılapçılık umdelerini (ilkelerini) çağrıştırıyordu.
Törenden bir gün önce bütün Ankara halkı, katafalkın önünden büyük bir intizamla ve hıçkırıklarla geçiyor, 19 Mayıs Stadyumu’na varmadan dağılıyordu.
Atanın gözlerini kapamasından 2 gün geçmişti ve sanki bambaşka bir Ankara’da yaşıyorduk. Caddeler, meydan kenarları; ne yapacağını bilmeyen sessiz, buruk yüzlü insanlarla doluydu.
Bütün mağazaların vitrinleri siyah çerçeve içerisinde büyük boy ATATÜRK resimleri ve Türk bayrakları ile donatılmıştı.
Her gün gelen yüzlerle yabancı devlet askerleri, Ankara sokaklarında başka bir hava estiriyordu. O tarihte otobüs, uçak gibi vasıtalar olmadığı için özel trenlerle geliyorlar ve askeri törenlerle karşılanıp, kendilerine ayrılan yatılı okullara gönderiliyordu.
Zaman zaman Ankara sokaklarında gösteri yürüyüşü yapan bu askerler içerisinde en çok dikkati, Hitler’in askerleri çekiyordu. Saray muhafızlarından olmalı ki, İngiliz askerleri de şıklıkları ile göze batıyordu. İran, Fransız, Bulgar askerleri ve sanırım başka ülke askerleri de Ankara’ya gelmişlerdi.
ATATÜRK’ ün ölüm gününden beri okulu bıraktığımızdan bu askerlerin istasyonda karşılanma törenlerini izleme fırsatını da buluyorduk.
Cenazenin toprağa verildiği gün bu askerler yol boyunca Müze binasına kadar dizili durumda yer almışlardı. Benim bulunduğum Sergi Evi köşesinin karşısında, İngiliz Birlikleri bulunuyordu. Onların lacivert elbiseleri ve beyaz mika içerisindeki tüfeklerini, tören boyunca ilgiyle izlediğimi hatırlıyorum.
Cenaze, katafalktan alındıktan sanırım iki saat geçti.
Bando devamlı Matem Marşı çalıyordu ve en önde ATATÜRK' ün İstiklal Madalyası'nı taşıyan yüksek rütbeli bir subay yürüyordu. Cenazenin bulunduğu top arabasını, Harp Okulu talebeleri çekiyordu.
Cenazeyi, Ata’nın yakınları, Türk ve yabancı devlet adamları takip ediyordu. Top arabasının iki yanında, yine yüksek rütbeli subaylar yürümekte idi.
Müze binasının üst tarafında bulunan Ankara Halkevi’nin İstasyon tarafına bakan bir balkonunda üniformalı, uzun boylu yaşlıca bir subay ayakta cenazeyi izlemekteydi. Bu kişinin, ATATÜRK' le Çanakkale'de savaşırken bir ayağını kaybeden BIRDWOOD adlı bir İngiliz Mareşal olduğunu sonradan gazetelerde öğrenmiştik. Sakat olduğu için töreni takip edememişti.
Cenaze bu minval üzere devamlı bandonun çaldığı Matem Marşı ile müzede ayrılan yere konuldu.
Ben o tarihte Ankara Gazi Lisesi 10. sınıfında okuyordum. ATATÜRK’ün ölümünden sonra uzun süre okula gitmedim. Esasen hiçbir talebe gitmiyordu. Okula gidince disiplin soruşturması açtılar. Ders yapacak durumda olmadığımızı söylememiz anlayışla karşılandı. Öğretmenlerin de okullara gittiği şüpheliydi.
Bir faniye gösterilebilecek en büyük sevgi ve saygı, Ata’nın ölümünde bir kez daha görüldü. Bugün tersini düşünenlerin o günleri ve bütün bir milletin nasıl ağladığını görmelerini isterdim."
Başlık: Ata’nın Ankara’daki Cenaze Töreninden İzlenimler
Alt Başlık: “Bu gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. Silinmez izler bırakan eserleriyle daima yaşarlar.” Tahran Gazetesi
Saygıyla, minnetle Ata'm...
Saygıyla, minnetle Şinasi DEVELİ...
Elbette, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Uyan Türk halkı! Yolun, ışığın belli. Titre ve kendine gel!..
Rahat uyuyun Atalarımız!..
Biz varız!..
İlla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeni mezun teğmenleri ya da subayları mı demeli bu cümleyi, yüreğinde hissederek haykırmalı? "Biz, ATATÜRK'ün askerleri", yürek ve ilke birliği yapmış, kimi zaman sessiz gibi görünen, kimi zaman coşkulu çoğunluklarız!!!